TEK KİŞİLİK DÜNYA ŞİİR ANTOLOJİSİ: NAZIM HİKMET
Tarihte insanın yeri ne kadar önemli ise, insan da tarihin oluşumunda o denli öneme sahiptir. Nazım Hikmet; kişiliği, yapıtları, Türkiye ve dünya edebiyatındaki yeri nedeniyle tarihe iz bırakan sanat ve kültür insanlarından biridir.
İlk yazdığı şiirlerinde ulusal duygular ve mistisizmden dem vursa da, gelişen bilinci sayesinde
toplumsal gerçekliğe yaslanan eserler vermeye başladı. Daha sonra Türkiye ve
dünyada yaşanan toplumsal olaylar karşısında görüşlerini, şiirleri başta olmak üzere diğer
edebi eserlerinde de görmekteyiz. Diğer taraftan şiirlerinde dünyasallaşmış tutumla yazdığı
eserlerine bakacak olursak; ‘Taranta Babu’`ya mektuplar devrimci Etiyopyalı
bir şairi, ‘Karanlıkta Kar Yağıyor’ bir İspanyol devrimcisini, ‘Beyaz
Karanfilli Adam’`da Yunanistan`da
kurşuna dizilen bir devrimcinin dizeleri gibidir. Böylesine toplumcu ve dünya
vatandaşı edasıyla eserler veren Nazım Hikmet`in, eksik bıraktığı konular elbette vardı. Fakat özellikle
şiirlerini, avuntu ve düşler dünyasından çıkarıp; somut gerçeklikler dünyasına oturtmak
uğraşısında oldu. Kaldı ki gerçekçi
sanat ancak ve ancak toplumcu tutum almış
sanatçıların işidir. Tıpkı Yılmaz Güney, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet diğer
sanat ve kültür insanları gibi.
Atom bombalarının insanlığa getirdiği yıkımı bir Japon
şairi duyarlılığıyla yazdığı gibi,buna benzer pek çok örneği sıralamak mümkün.
Kısacası yaşanan pek çok olay ve olayları Nazım`ın dizelerinde okumak mümkündür.
Türkiye coğrafyası insan
panoramasının tasvir edildiği ‘ Memleketimden İnsan Manzaraları’ adlı eserin aslında altmış bin dizeden ibaret olduğu
söylenir. Yaşadığı hapis ve kovuşturmalar sebebiyle eser; orijinalinin üçte
ikisi oranında okuyucuyla buluşabilmesine rağmen, tek başına bir başyapıt niteliği taşımaktadır.
Anadolu`da ilk komün yaşamın görüşlerini
dile getiren Şeyh Bedreddin`i destanlaştıran ve ölümsüz eser niteliğine
büründüren yine Nazım Hikmet`tir. İnsana dair hangi duygu ve düşünce varsa, mutlaka
dizelerinde gösteren toplumcu edebiyatçı ve sanat eyleyenidir, çünkü şiirinde de sözettiği gibi, yaşamı ve
varoluşu ciddiye alarak yaşamış bir sanatçıdır.
Şiirinde biçim açısından sürekli yeniyi denemiştir.
Eserleri sayısız dillerde çevrildiği gibi, dünya edebiyatındaki yerini Pablo
Neruda`ya soracak olursak; tek şairlik
dünya şiir antolojisine layık bir sanat insanı olarak tanımlar. Siyasi
mesajları güçlü olan şiirleri daha fazla bilinse de felsefi söylem ve
tartışmalar şiirlerinde fazlasıyla yer bulur. Derinlikli sanat mı, kitleye ulaşan sanat mı yaklaşımı içersinde,
Maksim Gorki ile yazışmalarında derinlikli ve sanat kalitesi yüksek eserlerden yana olduğunu
bildirir. Derinlikli sanat söylemi sanıldığının aksine, burjuvaziyi aşan ve hatta
burjuvaziye karşı bir hareket olarak görür. Yine şiirlerinde tutku, sevecenlik,
kavga, düşünce ve bilgiyi bulabiliyoruz. Bu da sanatının; siyaset, bilim ve felsefe ile bütünleşmesi
demek oluyor.
Nazım Hikmet`in sanatın
diğer dallarıyla da ilgilendiğini biliyoruz. Tiyatro eserleri yazmasının yanı
sıra resim yaptığını ve hatta iyi bir dinleyici olarak müzikle de yakından ilgilendiğini
söylemeliyiz. Şiirlerinde Beethoven`den
bahsederken müziğin dahilerinden birisi olmasının dışında Fransız devrim
koşullarını anlayabilmek için Beethoven`in müziklerinin kolaylık sağlayacağı ve
ayrıca doğanın güzelliği bizde neyi çağrıştırıyorsa Beethoven`in müziğinin de
öyle olduğu düşüncesindedir.
Nazım Hikmet şiirinde giderek halk edebiyatından önemli
oranda etkilendiği görülüyor ve daha sonrasında şiirlerini besteleyen
müzisyenler için de bu kolaylık sağlamıştır. Özellikle halk edebiyatı
geleneğiyle yazdığı şiirlerinde ritim ve
melodi kolayca sezilebilinir
niteliktedir.
Nazım Hikmet hakkında yürütülen en büyük tartışmalardan
birisi de hemen hemen her konuda eserler vermiş olmasına rağmen, Anadolu
coğrafyasında yaşayan Ermeniler ve Kürtler`le ilgili olarak özel bir değinide
bulunmamasıdır. Kürt sorununa ilişkin ‘gizli’ mektuplarından söz edilse de, eserlerine
yansıyan bir boyut görülmemiştir. Sanatında ya da şiirlerinde realizme varma
hedefinden söz ederken sözü edilen tutumu nedeniyle, realizm fikrinin uyarlaması
eksik olarak görülmelidir. Ancak yine de
Nazım Hikmet düşüncesi ve sanatıyla ‘mavi gözlü bir dev’ olarak Türkiye ve
dünya edebiyatının hiç şüphesiz kilometre taşlarındandır.
Siyasi arenalarda ezbere bilinen kimi şiirlerinin dışında,
edebiyatın her alanında çığır açıcı eserler vermiş olmasına rağmen sanatının, herkes
tarafından aynı derinlikte kavrandığını söyleyemeyiz.
Son söz olarak, ‘öz biçimi belirler’ fikrinden hareketle Nazım
Hikmet sanatını, kavgasının ürünü olarak gören devrimci bir sanat insanıydı.
Özden Çiçek
01.06.2018