SANAT BİZİ YAŞATIR MI?
Çocukların dünyasında soyut olan şey veya olgulardan söz etmek oldukça zordur. Her şeyin somut, yani elle tutulur ve gözle görülür olmasını isterler. Soru sorabilme kapasite ve cesareti açısından çocuklar ile felsefecilerin dünyası birbirine yakın gibi durur. Çocukların sorduğu kimi sorulara kolayca cevap verilemezken, kimi soruların üzerinde de detaylı düşünmemizi gerektirir.
Altı yaşındaki yeğenimin bana sorduğu soruyla
yazıya giriş yapacak olursam: Şarkı bizi
yaşatır mı? Müzisyenler hayatta kalmamız
için ne yaparlar? Önemli duran bu soruları genelleştirmek
gerekirse; sanat bizi yaşatır mı? Estetik
bilimde sözü edilen güzel sayesinde dünyamızı kurtarabilir miyiz?
Sanatın tarihi kadar eski olan bu ve benzeri
sorularla birlikte sanatın dünyamızdaki yeri ve işe yararlılığı konusu felsefe,
siyaset ve estetik kuramcılarının tartıştıkları önemli konuların başında gelir.
Her tartışma ya da düşünce üretmenin yöntemi olan tartışılan kavramları
öncelikle açıklamak gerekiyor. Sanatın
tanımı yapılarak yazıyı geliştirmeye çalışalım.
Sanat; yaşamda herhangi bir olay ya da olguyu görünür kılma çabasıdır. Sanatın
bilinen tarifleri içerisinde duygu, düşünce ve yaratıcılık gibi kavramlar yer
alsa da, sözü edilmeye çalışılan
gerçeklikle sanat arasındaki ilişki ve de aslında sanatın insan araştırması
olan yanıdır. Sanat da nihayetinde bilgi, teknik, düşünce ve duyguyla oluşan bütünlüklü ve derinlikli bir alandır.
Örneğin müzik yapılmak istenildiğinde; en asgari düzeyde müziğin teknik bilgisi
edinildikten sonra, nitelikli ve kalıcı eserler vermek mümkündür.
Yine müzik
üreticileri ve icracıları açısından da müziğin yüksek ve nitelikli
örneklerinden haberdar olmak gereklidir. Edebiyat alanında roman ya da şiir yazmak isteyen birisinin hem Türkiye, hem de
dünya edebiyatından haberdar olması gerekmektedir. Diğer türlü yazılan şey okuyucuya bir biçimiyle ulaşsa da,
yetkin olmayan biçimde üretilen şeyin, kalıcı bir ‘eser’ olabilmesi oldukça
zayıftır. Verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi sanat bilgiyi içerdiği
gibi, aynı zamanda yetkinlik gerektiren
bir alanın faaliyeti olduğu belirlemesi oldukça açıktır. Sanatı kısaca tarif
ettikten sonra peki sanatçı kimdir ya da sanatçı kime denir? Kendi içindeki ve
dışındaki tüm ilişkiler, duygu ve düşünceler bütününü yeniden üreten kişiye sanatçı denir. Sanatçı
ürettiği/oluşturduğu sanat eserinde, söylenmemiş olanı söylediği gibi; taşıdığı
ya da yansıttığı dünya görüşü, sanat izleyicileri ve alıcıları tarafından
görülür özellikler taşır. Estetik
biliminden hareketle sanatçı, sanat
eserlerindeki ve çevresindeki güzellikleri algılamada yetkin ve güzele aşina
olan kişidir.’’
Diğer taraftan yazının konusu olan sanat ne
işe yarar? sorusuna dönük şimdiye dek verilen cevaplar olsa da, yine de bu gibi
soruları yeniden ve yeniden sormak kaçınılmaz görünüyor.
Sanat bizi daha iyi
insan yapar mı? sorusuna Prof. Ünsal
Oskay`ın yaklaşımından söz edecek olursak, kısaca görüşünü şu şekilde
özetleyebiliriz. Ünsal Oskay `a göre
sanat; insanın 'herhangi bir insan' olmaktan kurtulma, birey olma, 'kişi' olmaktan kitle toplumunun edilgin bir
birimi olmaktan kurtulma çabası olarak
sanatın insan üzerindeki yararından söz eder.
Sanat tarihinde isminden söz ettiren ve
iz bırakan sanat insanlarının kimi
düşünceleri tartışmalı olduğu gibi, mevcut siyaset ve iktidarın etkisiyle insan
olabilme niteliğini kaybeden ‘sanat insanları’ da mevcuttur. Sanat üretmeksizin
sanatı sadece izleyenlere bir örnek vermek gerekirse; müziğin nitelikli
herhangi, iyi bir örneğini dinleyip Nazi
subaylığı görevini yerine getirenlerden de söz etmemek sanırız kaçınılmazdır.
Siyasetin sanat üzerindeki etkisi bir yana, devletler yani bir diğer adıyla da
iktidarlar, estetize edilmiş ruhları bile pek ala canavarlaştırabilir. Yani
sanatseverlik ve sadistlik arasında bazen ince bir çizgi görülebilir.
Bir başka yorumda sanat olmasaydı yaşamın yani gerçeğin kaba yanlarına
katlanılamazdı, bu yüzden kabalığa karşı tahammülü kolaylaştıran ve hatta
kabalığı görünmez kılan bir uğraştır. Kabalıktan kasıt yaşamın acımasız ve
hoyratlığıdır. Bu konuda bize en doğru cevaplardan birisini Bertold Brecht vermiştir. Bertold Brecht`e sormuşlar, karanlık zamanlarda da şarkı söylenecek mi? diye. Brecht`in
cevabı ise ; elbette, şarkı da söylenecek karanlık
zamanları anlatan.
Halk arasında genel geçer ifade olarak duran sanatla karın
doymayacağı yaklaşımı olduğu gibi, kimi toplumlarda sanat ve sanatçınının
değeri oldukça şüphelidir. Kimi toplumlarda ise sanat ve sanat üreticisi özel
bir yere sahiptir. Bu bağlamda sanat ve sanatçının varolma koşulu, çevresindeki
tüm ekonomik, sosyal ve siyasal
ilişkilerin toplamı olarak kendisine yer bulur. Sanatla karın doymaz sözüne de verilebilecek cevap ise; evet sanat boş
mideyi yani boş sofraları doldurmayabilir ama sofraların neden boş olduğuna dair kimi zaman bir şiir dizesi,
bir resim tablosu, bir roman ya da bir şarkı olarak karşımıza çıkar. Kısacası sanat; insanın tüm itirazlarını duyuran, aynı
zamanda duygu ve düşüncelerini ifade edebilmek
açısından sanat üreticisine olanak sunar.
Sanatın ne işe yaradığı sorusununa verilebilecek önemli
cevaplardan birisi de; sanat aslında, insanın kendisine ve de yaşadığı topluma
cevapları olmasa da sorduğu sorular yardımıyla uzamını da arayabilmesine
yardımcı olur. Diğer taraftan sanat alıcısı ya da izleyicisi tarafından
oluşturduğu duyarlılık da insan olabilmenin ve insan kalabilmenin en dayanılmaz
ağırlığıdır..! Peki her duyarlılık
toplumsal bilince evrilir mi? Toplumsal duyarlılık veya bilinç, yaşadığımız dünya
içersinde olay ve olgular arasında ilişki
kurmak ve bu konuda sorumluluk almak demektir.
Tıpkı Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı eserinde
ifade ettiği gibi; "İnsan ada
değildir, bütün de değildir tek başına, anakaranın bir parçası, okyanusun bir
damlasıdır...“ bu nedenle insan
için toplumsal duyarlılık sığınılacak en
önemli limandır.
Sanat sayesinde dünyayı daha yaşanılır kılmak
için iktidar(lar)ın düşünce
sistematiğinden çıkabilmeyi cesaret edinmiş olmayı gerektirir. Bu nedenle
sanatla birlikte alternatif yaşam, alternatif düşünce ve alternatif değerler
sistemini düşünüyor olmak ve bunun için çaba yürütmek insanın hiç bitmeyen
uğraşısı olacaktır.
Özden Çiçek
16.12.2018 / Hannover