TÜRKÜLERİN ALLI TURNASI SÜMEYRA






“Beni beğendiler, izlediler, izliyorlar. Ama tam benim ekolüm olduğunu söyleyebileceğim kişi; Sümeyra” diyen  Ruhi Su`nun ışığında, ölümünün 28`inci yılında Sümeyra Çakır`ı özlemle anıyoruz.
 
Sümeyra, Anadolu insanını derinlikli gözlemleyebilen ve söylediği eserlerle Anadolu kültürünün bir harman olduğunu bize sunmuş değerli bir müzik insanıdır. Sesinin güzelliğinin yanı sıra duyumsadığı hayat, en az sesi kadar incelikli ve derinliklidir. Dönemi itibariyle kolay kolay dillendirilmeyen ortak  Anadolu kültürü  fikrinden hareketle, sanatsal çalışmalarını bu eksende oluşturmaya çalışmıştır.  
 
 İlk ve orta öğrenimini  Ankara ve İstanbul'da tamamlayan Sümeyra Çakır, Beşiktaş  Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Mimarlık Fakültesi'nin yanı sıra İstanbul Belediye Konservatuvarı klasik batı müziği şan bölümünde  eğitim gördü.  Gerçek anlamda müzikle yoğunlaşması  Ruhi Su ile tanışmasıyla başlar. Daha sonrasında Anadolu halk  ezgileri o`nun yaşamının vazgeçilmezi  haline gelecektir. İlk önce  Ruhi Su`nun iyi bir öğrencisi ve daha sonrasında ardından gelenler  için bir  ”idol olacaktır. Ruhi Su ile birlikte Dostlar Korosu`nun kurulmasında bizzat görev alır. Dostlar Korosu`nda da aldığı  müzik eğitiminin yanı sıra siyasi tartışmalar sayesinde zihin dünyası da zenginleşecektir.  1970`lerin Türkiye`sinde siyaset, hayatın her alanına nüfuz ederken müzik dünyasında da kendisini hissettirecektir.    
 
Sümeyra, Ruhi Su ve Dostlar Korosu ile birlikte El Kapıları ve Sabahın Sahibi Var adlı plaklar yayınlarlar  ve yine birlikte gerçekleştirdikleri Pir Sultan Abdal, Köroğlu ve Türküler konserleri geniş yankı uyandırır. 1979 yılında,  bir süre Türkiye Maden - İş Sendikası'nın korosunu yönetir. Bu dönemde müzikbilimci Filiz Ali, Sümeyra`dan  kadife sesli, ölçülü ve ince beğenisi ile saygı uyandıran”olarak söz edecektir. Aynı zamanda Ruhi Su`nun yanı sıra Sümeyra`yı da  halk müziği adına da önemli bir olay olarak görür. 
 
1980 yılında Doğu Berlin'de yapılan Uluslararası Politik Şarkı Festivali'ne davet edilir ve Almanya'da her yıl düzenlenen Türkiye Haftası'na katılmak üzere Berlin Senatosu'nun davetiyle gittiği Berlin'de bulunduğu sırada Enternasyonal Marşı'nı söylediği gerekçesi ile, Türkiye'de hakkında dava açılır. Bu nedenle 1980 yılından sonra müzik yaşamını yurtdışında devam ettirmek zorunda kalır. Almanya`da yaşadığı süre içersinde çeşitli müzisyenlerle konserlere ve festivallere katılır.  
 
Sümeyra, sürgünde geçirdiği dönemlerde de kendi düşüncelerinden ödün vermemiş ve her fırsatta ezilen, sömürülen ve  baskıya uğrayanların sesi olmaya çalışmıştır. Almanya’da yaşadığı dönemde hem Almanya’da yaşanan sorunları dile getirmiş hem de Türkiye’de yaşanan  birçok soruna tepkisini göstermiştir. Ayrılık ve göç türküleri bu nedenle en çok da Sümeyra`nın sesinde anlam bulacaktır. 
 
Turna teması Sümeyra`nın da ilgi alanlarından biri haline gelir. Turna metaforuyla seslendirdiği eserler çoğu zaman,  özgürlüğü kısıtlanmış insanların isyanı ve hüznü olacaktır. Bu çağrı diğer anlamda da tüm engellemelere karşın  insanların bir olma çağrısıdır aynı zamanda. Böylelikle turna temasında göçmenlikle de bir bağ kurar. Sümeyra bir bakıma ayrılık ya da göçü Anadolu halkının yazgısı olarak da görür.  Savaşların, ekmek kavgasının  ve zorla iskan ettirilmenin tarihini dahası insanlık tarihini süzerek irdeliyor bu gibi konuları. Kendisi de sürgün yaşadığı için göç edilen insanların  yaşadıkları yerde daha başka sürgünlüklere de tanıklık eder. Kendisi de  politik bir göçmen olduğu için, 1980 askeri faşist cunta sonrası politik göçmenlere daha başka bir gözle bakar. Tüm bu değerlendirmelelerin yanı sıra ; insanı insandan  ayıran sınırlar, dinler, diller vs. olduğu sürece ayrılık şarkılarını  söylemeye devam edeceğimizi düşünür Sümeyra.
 
Anadolu`da yaşayan farklı dil ve kültürlerden söz ederken Türkçe dışında Suware Çuçikan (Seçelerin Süvarisi) adlı bir albüm yayımlar. Böylelikle Anadolu`nun kadim kültürlerinden Kürtçe dilinin ifadesi, kadife sesli Sümeyra`da yankı bulur. Daha sonrasında Almanca şarkılar da söyleyecek olan Sümeyra, eşit yurttaşlık fikrinden ödün vermeyecektir.
 
Sümeyra`da Anadolu`luk söylemi çok baskındır, adil bir dünyada özgür ve hatta eşit yaşam fikrine kadar götürür. Sürgünde geçen 10 yılın ardından genç yaşta yitirdiğimiz Sümeyra, doğduğu ülkeye geri dönemese de barış ve adil dünya istemi ardıllarınca hep dillendirildi. Ruhi Su ekolünün uygulayıcısı olmanın yanı sıra  sanatıyla ezilenlerin yanında yer almaktan tereddüt etmedi.  
 Yaşadığı dünya gerçekliğini samimi duygu ve düşünceleriyle anlatırken, umut kırmadan umudu besledi her zaman.  Sanatında öğretici tutumunun yanı sıra sevgiyi, hoşgörüyü  ve barışı dilinden hiç düşürmedi.  Sevgili Sümeyra seni daima sevgi ve özlemle anacağız.
 
SÜMEYRA
Gökyüzünün gurbetinde
Yaralı bir allı turna
Nakışlar durur mavilikleri
Kanadında güneşin yedi rengi.

Soluk soluğa ezgiler taşır
Zamanın kırlarına serilen halklar sofrasına.
Ay ışıklı gecelerde düşümüzden geçer
Uzak bir ülkeden
Bembeyaz masallar anlatır
İçimizdeki çocuğa.

Sıyırıp karanlıkları
Yıldızlar iliştirir alnımıza
Alnımıza yıldızlar
Alnımıza yıldızlar.
                   Birdal Bozdağ


Özden  Çiçek
 
01.02.2018 / Hannover