KARA PİYANOLU BARBARA
Her toplumda şarkı söylemenin ya da onun ifadesi olan şarkı kavramın tanımlarından
birisi ve Fransız kültürünün geleneksel şarkı söyleme
biçimlerinden biri olan chansondan bahsetmek istiyorum. Chanson;
akıp giden ritim üzerinden sözlerin melodi ile buluşmasıdır. Bilindiği
gibi Edith Piaf, Jacques Brel, Léo Ferré gibi isimler chanson geleneğinin en bilinen temsilcilerindendir. Yazıya konu
edilen bir başka chanson temsilcisi
ise sakin, duru sesi ve hep söyleyecek
bir şeyleri olan Barbara(Monique Andrée Serf)`dan söz etmek istiyorum.
Barbara, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1930 yılında Paris`te
doğdu. Çocukluk dönemini geçirdiği Paris`te yaşamak kolay olmadı. İkinci emperyalist paylaşım savaşı döneminde
Nazi işgalindeki Fransa`nın kimi şehirlerinde saklanarak yaşamak zorunda
kalmıştır. Barbara`nın bir başka zor hayatı daha vardır, küçük yaşlarda babası
tarafından tecavüze uğramasıdır. Yıllar boyu babası ile ilişki kurmaz ta ki, babasının ölümünden sonra yazdığı ‘Nantes’ isimli şarkısında bu konuyla ilgili son sözünü şu şekilde dile
getirir:
Hoşça kal, seni affediyorum, rahat uyuyabilirsin...
Küçük yaşlarda müzisyen olmaya karar veren Barbara, müzik yeteneğini keşfeden müzik öğretmeni olan komşusundan şan, solfej ve piyano dersleri alarak ilk müzik eğitimine başlar. 1947 yılında Paris konservatuvarında klasik müzik eğitimini tamamladıktan sonra, 1950`li yıllarda yaşamını sürdürdüğü Brüksel`de bir kaberette (kabare; her türlü güncel sorunu ince bir alayla, iğneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alıp toplum eleştirisine yönelen tiyatro türü) yer alır. Yine Brüksel`de yaşadığı dönemlerde ilk müzik eserlerini oluştumaya başlar. Barbara şarkı söyleme yeteneğinin yanı sıra şarkılar bestelemeye de başlar ve 1950`lerin sonunda sahnede kendi şarkılarını söylemeyi sürdürür. İlerleyen zaman içersinde ismi giderek duyulmaya başlar. Léo Ferré, Georges Moustaki, Jacques Brel gibi ünlü isimlerle adı anılmaya başlar.
Dünya konjonktüründe önemli bir yere sahip olan 1968
hareketinden Barbara da etkilenir ve bu sayede yazdığı şarkı sözü bize bu
etkiyi duyurur:
..Ey özgürlük, seni savunmak
isteyenlere ne yaptın?
Onlar senin için öldüler...
Yine toplumun
kadına biçtiği geleneksel rolleri muzip bir biçimde eleştirirken, toplumun
ahlak dediği kimi yaklaşımları da eleştirir ve kendi bakış açısını sanatında
yansıtır. ‘Görüşme Düşçüsü’ adlı
şarkısının sözleri ise oldukça etkileyicidir.
Hücreden
koridora,
Cesaretten umuda,
Öfkeden umutsuzluğa...
Parmaklıklarınızın
ardında kuş resimleri,
Çizen küçük görüşme
düşçüleri.
Savaşa karşı olduğunu da sürekli dile getirir. Çünkü Nazi
işgali altındaki Fransa`da hayatta kalmanın güçlüğünü yaşayan Barbara, savaşın ne olduğunu iyi bilenlerdendi.
Tıpkı şarkısında söylediği gibi:
Kocam
savaşta öldü.
Daha 18`ime yeni basmıştım.
Bir başka şarkısında savaşın yıkıcılığını şöyle dile
getirir:
Kim için, nasıl, ne zaman
ve neden?
Kime karşı? Nasıl? Neye karşı?
Yetti artık şiddetiniz..
.
İlle de olunması
gerekiyorsa birilerine karşı ya da bir
şeylere.
Benim tercihim
günbatımından yanadır...
1964 yılında Almanya`ya misafir müzisyen olarak çağrılır
ve konser verdiği Göttingen şehrinden çok etkilenir. Daha sonra en sevilen
şarkıları arasında yer alan Göttingen
isimli eserini besteler. Barbara aynı zamanda Almanya ve Fransa ilişkilerin bir nevi elçisi de
olmuştur.
Ama Paris`te ve Göttingen`de
Çocuklar aynıdır.
Bu zamanın geri gelmesine asla izin verme...
Çünkü sevdiğim insanlar var Göttingen'de.
Çünkü sevdiğim insanlar var Göttingen'de.
1970`li yıllarda müzik kariyerinin yanı sıra sinema
filmlerinde de oyuncu olarak yer alır. 1981 seçimlerinde sosyalist partinin
lideri François
Mittérand`ı kutlayıp, seçim sonrasında halkın coşkusundan etkilenerek
bir şarkı besteler, sözleri şöyle başlar:
Bak,
bir şeyler değişti yırtılan bu gökkubbenin altında,
her yer güneşle doldu.
Barbara hayatını
doğrudan siyasetle idame etmese de kendi duyarlılığı ile savaşın insan
hayatında olmamasını istemektedir. Diğer yandan ölümcül hastalıklara karşı da
aktif tavır alır. Dönemi itibari ile AIDS hastalığına karşı da aktif mücadele
yürütür. Sanat yaşamının önemli olaylarından biri de 1986 yılında Lily Passsion`da Gérard Depardieu ile
birlikte rol almasıdır. Ölümünden kısa bir süre önce kendi hayat hikayesini
yazmaya başladığı kitabı daha sonra bir yayınevi tarafından kitaplaştırılmıştır.
Barbara ilk defa
Barbara`yı söylüyor (Barbara singt Barbara zum ersten) ismiyle Almanca bir albüm de yapmıştır. Ve
o`nu dinleyenlere de ‘Benim en güzel
hikayem sizsiniz.’ sözüyle karşılık vermiştir.
Sanat hayatında tanınmış olmasına aldırmaksızın sade ve
sakin bir yaşamı hep önemsemiş ve öyle de yaşamaya çalışmıştır. Sahnede siyah
giysiler içinde şarkılarını söylerken, siyah piyanosu ile şarkılarına eşliği de yine aynı sadelikle, gösterişe kaçmadan
yapmıştır. Sade ve sakin söyleşinin yanında kimi zaman hüzünle de bütünleşmiş bir duruşa
sahiptir.
Barbara chansonlarında
aslında hayatını yazıyordu, özgürlükten yalnızlığa... dek.
1997 yılında aramızdan ayrılan Barbara, bıraktığı ölümsüz
eserlerinin yanı sıra; baş eğmeyen, sorgulayan ve yaşadığı hayata değer katma mücadelesi
vermiş önemli chanson icracısı olarak belleğimizde kalacaktır.
Özden Çiçek
04.03.2019 / Hannover