MADRİGAL
Sanatın tüm alanlarında olduğu gibi müzik
alanında da tarihsel dönemler birbirine geçişli olduğu gibi, belirgin hatlarla
birbirinden ayrılırlar. Tarihsel öneme sahip her bir olay bir çağı kapatırken,
yeni ve başka bir çağın da hazırlayıcısı olmuştur. Bu anlamıyla müzik tarihi
açısından tüm dönemlerin birbiri arasında kuvvetli ilişki söz konusudur.
Örneğin; Gotik dönemin son diliminde Rönesans döneminin özelliklerini bulurken,
yine Rönesans döneminin son demlerinde Barok dönemin özelliklerine
rastlayabiliyoruz.
Madrigal genel tanımıyla orta
çağın sonları Rönesans (1450-1600) ve Barok (1600-1750) dönemlerini
kapsayan ve genellikle din dışı temaları konu alan bir vokal müzik
kompozisyonudur. Ayıca çok sesli olmasının yanı sıra, geleneksel olarak
enstrüman eşliği olmaksızın seslendirilen müzik türüdür. Türün ilk örnekleri
14. yüzyılda İtalya’da görülmeye başlanmış ve merkezi İtalya
olarak kalmasının dışında, Almanya ve İngiltere olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde de
rastlanılmaya başlanmıştır.
Madrigal iki deyişin kaynaşmasından ortaya çıkmıştır.
İtalya`nın halk şarkı biçimi olan frottolası
ve Fransız-Flemenk chansonun birleşim
olarak düşünülmelidir. Frottola şarkı
biçiminde çalgı eşliğinde insan sesi kullanılırken, halk ezgileri olmaksızın seslendirilirdi.
O yıllarda Francesco Petrarca
(1304-1374)`nın şarkı gibi okunan Canzoniere
adlı yapıtındaki şiirleri İtalyan müzisyenlerini etkilemiştir. Floransa ve
Roma`daki besteciler Conzoniere eserindeki
şiirleri frottola biçiminde bestelemeye
çalışırlar. Oysa frottolanın tek düze
ve yüzeysel ifadesi, bu derin aşk şiirlerini bestelemek için yetersiz
kalıyordu. Bu nedenle şiirleri bestelemek için daha dramatik ve duygusal bir
biçime ihtiyaç vardı. Bu da kendisini madrigal olarak ortaya çıkarır. İlk madrigaller 1520`lerde bestelenmiştir. Madrigal, din dışı konuları içeren, yogunluklu
olarak aşk, şarap, taşlama, şehvet,... gibi konuları içeriyordu. Çoğunlukla
duygusallıkla şiirin ritmini müzikle yansıtan eserler olarak ifadesini bulur ve
biçim olarak ikiye ayrılır.
1)Anlatımlı Madrigaller: Fransız chansonundan daha çok özgür olması
bakımından farklıdır. Sözü daha yakından izlediği için polifon(çoksesli) bölmelerin yanında hece üzerine kurulmuş
armonisel geçitler büyük bir özgürlükle yan yana gelmiştir.
2) Oyunlu Madrigaller: Konuşur gibi
şarkı söyleme biçimi olan reçitatif deyişin, ikili ve üçlü geçitlerin tek ezgili
bölmelerin çevresine konan korolarıyla kendisini hazırlayan kantata daha çok benzemektedir
16. yüzyıl madrigalleri, bir
başka sözlü müzik yapısı olan ve 1470–1530 arasında zirvesine ulaşan frottoladan ve İtalyanca yazılan şiirlere olan
ilginin artmasından kaynaklanır. Ayrıca bir başka dinsel şarkıları ifade eden
vokal müzik yapısı olan motetin, Fransız chansonları ve İtalya`da yaşayan Franko-Flaman bestecilerinin yazdıkları
bestelerin etkilerini de taşır. Tarihsel dönem koşulları açısından Martin Luther`in öncülüğünde özgürlük
fikri geliştiğinden dolayı Reform hareketleri Avrupa`da yayılmaya başlamıştı. Müzik
tarihi açısından ise İtalyan bestecilerinin öne çıktığı görülmekle birlikte
yine edebiyat, resim, heykel gibi sanat
dallarında çeşitli sanat insanları adlarını duyurmaya başlıyor ve bu çağ aynı
zamanda dramatik müziğin, madrigal gibi
dramatik vokal biçimlerin çağı olarak
görülmeye başlıyor. Bir başka okumayla operanın da yavaş yavaş doğmaya
başladığının sinyalleridir. 16. yüzyılın ilk yarısında İtalya kiliselerinde
özellikle Roma ve Venedik`te görev yapan Franko-Flaman besteciler, Fransızca chansonundaki melodik çizgi ve yalın
çokseslilik özelliğini İtalyan müziğine de taşımışlardır. Örneğin San Marko kilisesinin müzik yönetmeni Belçikalı
Adrian Willaert (1490-1562) burada bir çok İtalyan müzisyen
yetiştirmekle bu kilise Venedik`te müziğin merkezi haline gelmiştir. Bu
anlamıyla madrigal zamanının dini
olmayan en önemli müzik formudur.
Tam gelişimine
16. yüzyılın ikinci yarısında ulaşmış ve 17. yüzyılın başlarında solo şarkılar
gibi formların gelişimiyle beraber önemini kaybetmeye başlamıştır. 1630’dan
sonra madrigaller, yine sözlü beste
formu olan kantatlardan etkilenmesi
birlikte, daha sonra klasik sanat (batı) müziğinin önemli bir türü olan operanın gelişimi ile birlikte yerini
aryalara bırakmıştır.
Süreç içersinde madrigaller günlük yaşam içersinde yerini bulmaya çalışıyor.
Örneğin münazara öncesi ya da diploma töreninin ardından söylenen eserler gibi.
Zamanla çalgı eşlikli madrigaller
oluşmaya da başlıyor. Böylelikle daha karmaşık ve çeşitlilik kendisini bir
biçimde göstermeye başlıyor. Öne çıkan madrigal
bestecilerinden söz edecek olursak, 16. Yüzyıl ortalarında Orlande
de Lassus (1532-1594)`nun eserlerine rastlıyoruz. Pastoral şiirleriyle
çağın sonlarında dikkatleri çeken Luca
Marenzio(1553-1599) ve yine Oarazio Vecchi(1550-1605) madrigal komedileri besteleyen isimlerin
başında gelir. Yalnız dönemi itibariyle kadın sesi korolarda yer alamadığından
dolayı falsetto tekniği ile erkek
şarkıcıların seslerini incelterek komik bir hava yaratmak suretiyle
söyledikleri görülüyor. Böylece tiyatronun sahne, dekor, kostüm gibi öğelerin
kullanılmaya başlanıldığını da görüyoruz.
En başta da söylenildiği gibi sanatın hangi
alanı olursa olsun, sanat eserleri tarihsel dönemlerin önemli siyasal ve
ekonomik koşulları içersinde ve yine o toplumun ihtiyacına karşılık verilmesi suretiyle
gelişir. Müziğin her türü; besteci, dinleyici ve toplumsal koşullar etrafında
oluşan etkileşimlerin ürünüdür. Sanat üreticisi de kendisini ifade etmek
açısından farklı biçimlere başvurmak
için tarihsel koşul ve imkanlar içerisinde eserlerini sunar.
Kaynakça:
-Evin İlyasoğlu, Zaman İçinde Müzik, Yapı Kredi Yayınları
-Andre Hodens, Müzikte Tür ve Biçim (İ. Uzmanbaş), İletişim
Yayınları
-Filiz Kamacıoğlu, Müzik Tarihi Ders Notları
-İlhan Mimaroğlu, Müzik Tarihi, Varlık Yayınları
-Ahmet Say, Müzik Ansiklopedisi
-Feridun Çalışır, Müzik Dili Sözlüğü, Evrensel Müzikevi Yayınları
Özden Çiçek
02.06.2019