KOLEKTİF YAŞAM GÜNLÜĞÜ
Bireyin gündelik uğraşlarını aşan; toplumun ortak
düşünce, istek ve heyecanlarını temsil eden ortak bir bilinci temsil eden kolektif bilinç kavramını ilk
dillendirenlerin başında sosyolog Emile Durkheim gelir. Ekonomi-politik açısından
kolektif yaşam ise üretim araçlarının topluma ait olduğu bir yaşam modeli
fikridir. Sanayi toplumlarında bireycilik hayatın her hücresinde kendisini
yeniden üretirken; alternatif yaşam fikri de üzerinde sürekli tartışma
yürüttüğümüz konuların başında gelir.
Yine
konaklama biçimlerinden bir olan kamp kurma ise, kolektif yaşam fikrinin sınandığı
süreçlerden birisidir. Bu amaçla çeşitli kurumların düzenlediği tatil ve eğitim
kamplarının amacı; birlikte yaşam
deneyimlerini çoğaltmaktır. Geleneksel olarak her yıl düzenlenen gençlik ve tatil
kamplarından birini de bu yıl ATİK (Avrupalı Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) İtalya`nın
Livorno şehrinde gerçekleştirdi. Kampın katılımcılarından biri olarak genel bir
değerlendirme ve gözlemlerimi yazmak niyetindeyim.
Sanat,
bilim, felsefe ve siyaset açısından önemi
büyük olan, Rönesans ve reform hareketlerinin geliştiği ve yine kendi başına bir ekol olması nedeniyle
şimdilik İtalya`ya ait bir gözlem yazısı
yazmak yerine, tatil kampının düzenlendiği
Livorno şehrinden kısaca bahsetmek istiyorum. Livorno, Toscana bölgesi içersinde yer alan bir liman şehridir.
Tarih boyunca özgürlükçü akımlardan etkilenen kent, dönemi itibariyle her
kesimden insanın barınabildiği özel bir yerdir. Antonio Gramsci`nin de yer
aldığı İtalyan Komünist Partisi`nin de kurulduğu
şehir olmasının yanı sıra endüstriyel futbola karşı tavır sergileyen AS Livorno
Calcio futbol takımı da bu şehirdedir.
Kampa
dair değerlendirmelerden kısaca söz etmek gerekirse; öncelikle yerleşik hayat
koşullarının yerini, çadırlarda sürdürülen yaşam alınca kolay bir başlangıç
olmayacak gibi görünse de, sanıldığının aksine çabucak uyum sağlanıyor. Herkesin
koşullarının birbiriyle aynı olması en büyük eşitlik olarak duruyor. Herkes
birbiriyle yakın komşu, herkesin bir kaç metre kare ‘evi’ var. Her şeyin
ortaklaşa planlanıp, ortaklaşa hareket edilmesi en elzem prensiplerin başında
geliyor. Çoğu için gün erken başlıyor, katılmak isteyenler için spor
faaliyetinin ardından hep birlikte yapılan kahvaltı, öğle yemeği ve akşam
yemeği düzeni aksatılmaması gerekenlerden. Zorunlu ihtiyaçların planlaması
elbette nöbet sistemiyle oluyor, kampa katılan kişi sayısı gözetilerek
nöbetçiler belirleniyor.
Kampta
zamanın verimli ve planlı geçebilmesi açısından çeşitli alanlarda kamp meclisi oluşturuldu. Meclis bileşenleri
ihtiyaç duyduğu zamanlarda toplantılar düzenlemenin dışında üç hafta zarfında
yapılacakları koordineli bir biçimde yürütmek adına planlı davranmaya çalıştı.
İhtiyaçların farklı olması nedeniyle çocuk, genç ve kadınların yürüteceği
çalışma grupları, atölyeler oluşturuldu. Planlanan etkinliklere uygun olarak çalışmalar
belli bir kıvama gelince sunumlar gerçekleştirildi. Bu anlamıyla tiyatro,
müzik, halk oyunları/dansları ilk elden yürütülen çalışmalar oldu. Kampta olan
bitenleri esprili bir biçimde tekrar kitleye sunmak amacıyla günlük gazete çıkarılmaya başlanıldı. Sabah ilk
elden, ‘gazete acaba kimleri konu etti’ merakı ve gülümsenerek okunan Isırgan Gazetesi akılda kalanlardandı. Kampta
zamanın geniş olması nedeniyle en çok da sohbet ve tartışmalara yer kalıyordu. Yine çeşitli zamanlarda mikrofonun açık
tutulması, çeşitli görüş ve önerilerin duyulması anlamına da geliyordu. Kamp
alanının dışında görülmeye ve öğrenilmeye değer fazlaca şeyin/yerin olması
nedeniyle, geziler en önemli etkinlik olarak yer tuttu.
Belli
başlı konularda bilgilendirme toplantılarının yanı sıra, günün yorgunluğunu atmak adına düzenlenen eğlenceler
de keyifli geçen zamana not düşmek anlamına geliyordu. Çalışmalardan fırsat
bulunduğu vakit isteyen deniz ve güneşin tadını tabii ki çıkarıyordu, ancak
sorumlulukları askıya almadan! Kamp ya da kolektif yaşam alanlarının en
belirleyici insan davranışı ise sorumluluk fikri ve davranışımızın sergilenmesi
oluyor. Sonra üretim ilişkilerinden getirdiğimiz alışkanlık, davranış ve
düşüncelerimize en çok ayna tuttuğumuz yerlerden biri oluyor kolektif yaşam.
Kolektif
yaşam fikri bazı kişilerde öylesine bir boyut alır ki yaşadığı toprakların
dışında başka gerçekliklere yolculuk etmeye zorlar kişiyi. Geçtiğimiz Mart
ayında halkların özgürlüğü uğruna Rojava`da yaşamını yitiren Lorenzo
Orsetti`nin ailesinin kamp ziyereti akıllarda kalan önemli anlardan biriydi.
Dili ve kültürünü bilmediğimiz
insanlarla düşünce ve duygu birlikteliği yakalamak ancak ve ancak enternasyonal
fikrin izdüşümü olabilirdi. Ailenin ifadesinde olduğu gibi: ‘Bizler büyük bir aileyiz!’ Akan gözyaşı ise
aynı özlemin anımsanmasıydı.
Her
yapılan işte olduğu gibi, kolektif yapılan işlerin de değerlendirmeye tabii
tutulması önemlidir, bu anlamıyla kamp değerlendirme toplantıları sürekli
yapılmaya çalışılıyordu. Kamp süresi
boyunca elbette eksiklikler, aksayan yanlar vardı. Göze çarpan en önemli konuların
başında her daim olduğu gibi, insan eğitimi meselesinin yanı sıra ekolojik
düşün ve davranış geliştirmede yetersiz kaldığımızı söyleyebilirim.
Herkes
açısından bir arada olma niyeti, bir şeyleri deneme ısrarı en önemli yan idi.
Üstelik bu ısrar; bencilliğin girdabından sıyrılmanın ısrarıydı.
Yaşamları uğruna sürdürülen mücadeleler sonucunda
bugünün dünyası kuruldu. Yarattığımız dünyayı daha güzel ve yaşanası kılma
mücadelesindeki ısrar bizleri yarına
taşıyacaktır.
Kamptan
kim ayrılıyorsa bir burukluk yaşandığı gözlemleniyordu, bunu nereden biliyorsun
diye soracak olursanız; kendimden biliyorum! Öyle ki, daha ilk günlerden
itibaren uzun süredir birlikte yaşıyormuşuz hissi duyuyorsunuz. Sonra bu duygunun sebebini sorguladığınızda,
kolektif akıl ve niyetin buluşması olduğuna kanaat getiriyorsunuz. Bu sayede
insan ilişkisinin ortaklaşan emekle daha dolaysız kurulabileceğini de sınamış
oluyorsunuz. En çok da kendi rutinlerimize döndüğümüzde hissettiğimiz o boşluk
hissi, bizi bir başka kolektif yaşam deneyimine biliyor. Üstelik kampta bizi
zorlayan fırtınalı yağmurun hiddetine rağmen ‘ıslanmak bile güzeldi!’ dercesine..
ÖZDEN ÇİÇEK
01.09.2019
/Hannover