ÖZGÜR EĞİTİM



                                                                         ‘’Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır.

                                                                         Boş bir kabı doldurmak değildir.’’

                                                                                                               Sokrates

 

Kişinin gündelik yaşamından toplumsal yaşamına değin nüfuz eden ve dilimizden düşürmediğimiz eğitim kavramı, aynı zamanda  toplumların nasıl yönetildikleri hakkında da bizlere önemli ipuçları verir. Eğitim de nihayetinde bir üst yapı kurumu olması nedeniyle o ` nu belirleyen üretim araçlarıyla birlikte, yine  kimler tarafından ve nasıl ele alındığı sorunudur.

Eğitim dendiğinde akla ilk okul sözü gelse de tabii ki; okul/kurumları  da aşan, insan yaşamı açısından her yaşta ve her alanda bizi çevreleyen bir süreçle beraber, oldukça geniş bir kavramdan söz etmiş oluruz. Eğitim bilimi kitaplarında yer aldığı biçimiyle; bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istendik değişme meydana getirme sürecine eğitim denmektedir. Öğrenme ise; bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışta meydana gelen değişmedir, yine felsefeci Uluğ Nutku ` nun belirlemesiyle; öğretim verilebilen, eğitim ise aldıklarımızdır.  Eğitimin çerçevesini belirleyen unsurların başında kişinin öğrenmeye hazır oluşluluğu, eğitim süreci içerisinde ve sonrasında kişilerin edindiği deneyimlerle birlikte, sosyal değerlerin öğrenilmesi ayrıca kaçınılmazdır. UNESCO ` nun eğitim raporuna göre halen dünya genelinde iki yüz altmış milyonun üzerinde çocuğun hiç eğitim almadığı ve maalesef halen kız ve erkek çocukları arasındaki fırsat eşitsizliğini saymazsak, 1948 yılından bu yana İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ` nde yer aldığı üzere eğitim; bir insan hakkıdır!..

Bireyler açısından toplumun bilgi, değer ve davranış ilkelerine göre hedeflerin belirlenmesiyle birlikte eğitim; toplumsal, ekonomik ve sosyal ilişki denkleminden payını fazlasıyla alır. Eğitimi sorun ya da konu eden felsefe disiplinine eğitim felsefesi denmektedir. Bilgi, bilim, varlık ve ahlak felsefesiyle olduğu kadar felsefi antropoloji ve de  bütün sosyal bilimlerle ilişki içerisinde bulunması olağandır. Eğitim ve felsefesine dair  tarih boyu görüşler bildiren filozof ve pedagogları tek tek anmak ya da görüşlerini sıralamak elbette mümkün değildir. Kısaca ilk akla gelen isimler arasında; Platon, Heraklitos, Sokrates, Hegel, August Comte,  John Dewey, Theodore Brameld sayılabilinir,  yine eğitim fakültelerinde adına sık rastladığımız düşünür ve aynı zamanda eğitim bilimci John Locke akla gelir. Eğitimin amacının iyi bir toplum oluşturmak gerektirdiğini  savunan John Locke ` e ilave olarak; doğa, toplum ve olguların öğrenilmesini önde tutan eğitim yaklaşımıyla  Juan-Jacques Rousseau ` nun adından da mutlaka söz etmek gerekir.  Johann Heinrich Pestalozzi ve Maria Montessori  gibi kişilerin eğitime dair getirdiği görüşler, hali hazırda ilgi gören alternatif okul projeleri  içerisinde yer almaya devam ediyor.

Diğer yandan neredeyse okulsuz bir eğitim sürecinden söz eden çok farklı yaklaşımlardan da bahsetmek mümkün.  Eğitim meselesini ailenin rolünün dışında devletin aldığı tutumu da mercek altına alan, hatta oldukça radikal görüşler getiren düşünür ve eğitimcilerin var olduğunu biliyoruz. Bugünün eğitim anlayışını eleştiren, özgürlükçü görüşleriyle bilinen Francisco Ferrer ve çağdaş eğitimin krizlerini ele alan Zygmunt Bauman ilk akla gelenlerdendir.  Yaşadığımız yüzyıl içersinde küreselleşme, özelleşme ve göç gibi olgular eğitimin içerik ve felsefesine dair meydana getirdiği etkileriyle beraber, sonuçları açısından da kayda değerdir. 


Yazıya konu olması nedeniyle eğitim felsefesi alanında eleştirel tutum sergileyen Joel Spring ` in düşünce ve önerilerinden kısaca bahsetmek gerekiyor. 1940 yılında San Diego(ABD) ` da dünyaya gelen yazar, pedagoji eğitimine paralel; eğitim tarihi, küreselleşme, çokkültürlü eğitim ve insan hakları gibi konularla  ilgili olmasının  yanında, eğitim konulu yirminin üzerinde yazdığı kitap kaynağı  önemli ve değerlidir. Türkçe diline kazandırılan Özgür Eğitim adlı eserinde çeşitli eğitim bilimcilerin düşüncelerinden hareketle özellikle zorunlu ve otoriter eğitim yöntemleri hakkındaki  görüşleri sayesinde ilginç olduğu kadar, eğitim dünyasının sorunlarına  ilişkin farklı bir soluk getirme niyeti  taşıyor.

Joel Spring ` in  altı bölümden oluşturduğu kitabı,  ele alınan konular gereği oldukça detaylı aktarım ve yorumlarla ilerliyor. Özgür Eğitim  sözünden de anlaşılacağı üzere bireyin özgürlüğüne her fırsatta yer verilirken, eğitim açısından da özgürlüğün olanaklarına kilitleniyor yazar. Kitapta  yer alan en önemli belirleme; endüstriyel toplumun ortaya çıkışıyla birlikte düşünmeyen ve sorgulamayan bireyler yetiştirmek suretiyle makinenin dişlisi konumundaki insan ve toplum tasavvurunu Joel Spring reddediyor. Mevcut okul yapısının, bireyin ihtiyaç ve yeteneklerini gözardı eden bir ‘nesne’ ye dönüştürdüğünü anlatıyor. Yazar eğitimle yoksulluk arasındaki duruma ilişkin şu yorumda bulunuyor: ‘‘Okul eğitimi geçmişte yoksulluğu ortadan kaldırmadığı gibi gelecekte de kaldırmayacaktır. Yoksulluk sorunlarını çözmek için okulu kullanmak, yoksulluğu yaratan toplumsal yapıyı doğrudan değiştirmeden soruna muhafazakar bir çözüm aramaktır.’’ Eğitim de nihayetinde toplumsal değişmelerle birlikte ilerleyen bir yan taşır. Mevcut eğitim yaklaşımlarında nesneleşen bireyin özerkliğini savunması yazarın en çok üzerinde durduğu konuların başında gelirken, eğitimin bireysel kurtuluş kaynağı olabileceği fikrini de savunuyor. Çocukların öğrenme karşısında başarısız olmalarının en büyük sebebinin öğrenmeyi engelleyen toplumsal koşulları tahlil edebilmek ve doğrudan koşullara müdahale etmek gerektiğine salık veriyor. Eğitim sosyolojisinin de eğitimdeki denetim yapısını ve ekonomik sömürüyü inceleme görevini hatırlatıyor. Kitabın son paragrafında da söz ettiği gibi: ‘’Gelecekte aranması gereken şey, bireysel bilinç düzeyini, varolan toplumu yaratan ve bu toplumda bireyin yerini belirleyen toplumsal ve tarihsel güçlerin anlaşılmasına ulaştıran bir eğitim sistemidir.’’

Leo Tolstoy ` a göre  öğrenmenin eğitimle ilgili olmayıp, bir  kültür süreci olması gerektiğine işaret ediyor. Kültürü aktarabilen tek varlık olan insan, toplumsal kültürü kuşaktan kuşağa aktarmak suretiyle geleceğin anahtarını da elinde tutuyor. Joel Spring bireysel özgürlükle politik özgürlük arasındaki kuvvetli bağı şu sözlerle deklere ediyor: ‘’Bir bireyin eylemlerine, kaçısı olmayan, içselleşmiş bir otorite kılavuzluk ediyorsa politik özgürlüğün çok az anlamı vardır.’’ Böylelikle içselleşmiş otoriteden anlamamız gereken ise; eğitim sisteminin merkezinde, bir başka soru ile didaktiğin merkezinde kimin yer  alıp almadığı meselesidir. Bu nedenle eğitim; toplumsal gelişmeler bütününün önemli, hatta oldukça önemli bir parçasını teşkil etmektedir. 

Toplum yaşayışı içersinde insan çeşitliliği de doğadaki tüm renkler gibi kendine özel ve özgünlük taşıdığından eğitim de kişiye özeldir.  Ancak toplumsal yaşamın tüm dinamiklerinde olduğu  üzere, eğitimin öncelikle demokratikleştirilmesine fazlasıyla ihtiyaç vardır. Verimli makineler yerine hayattan zevk alan, özgür bireyler oluşması yönünde  çaba gösteren ve kıvılcım yakanlara  selam olsun!..

 

ÖZDEN ÇİÇEK

06.06.2021/Hannover

 

 

KAYNAKÇA:

-Batı ` da Devlet Ve Çocuk, Kürşat Bumin, Alan Yayıncılık, 1983

-Eğitim Felsefesi, Editör: Faruk Manav, Pegem Akademi, 2018

-Felsefeye Giriş, A. Kadir Çüçen, Asa Kitabevi, 2000

-Gazete Duvar, Duvardibi, Eğitim, Sayı 2, 2018

-Gelişim Ve Öğrenme, Editör: Doç. Dr. Ayten Ulusoy, Anı Yayıncılık, 2002

-Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz, Server Tanilli, Amaç Yayıncılık, 1988

-Özgür Eğitim, Joel Spring, Çeviri: Ayşen Ekmekçi, Ayrıntı Yayınları, 2014