BİR KAÇ TUTAM TUZ: DOSTLUK



Dostluğumuz

Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı

Bedri Rahmi Eyüboğlu

 

Sanatın çeşitli alanlarına konu olmasının dışında felsefe okumalarından da bildiğimiz dostluk kelimesi, dün  olduğu gibi bugün de anlamını arayıp duruyor. İnsan açısından dostluk ilişkisi, olağanlıktan  yabancılaşmaya değin uzayıp giden tanım ve tartışmaların konusudur aynı zamanda. Yazılı kaideleri olmayan dostluk  ilişkisi hakkında yazılan ve söylenilenler dışında; beklenti, hayal kırıklıkları, vefa, umut ve paylaşım gibi kavramlarla  birlikte de ele alınıyor. Oldukça detaylı bir konu olmasına rağmen kısaca dostluk nedir, kime dost denir, dostlukla birlikte;  erdem, iyilik ve bilgelik gibi kavramları Cicero ` nun Dostluk Üzerine adlı kitabından hareketle, birlikte bulmaya çalışalım.

Yaygın tanımlarla başlayacak olursak; sevdiğimiz ve güvendiğimiz  yakın arkadaşlarımıza,  gönüldaşlık ilişkisi kurabildiklerimize dost diyoruz. İnsanların birbirlerine karşı çıkara dayanmayan ve sevgi bağı ile kurulan ortak yaşam anlayışına dostluk deniyor. Diğer yandan ahlak felsefesinin en önemli konularının başında gelen erdem ise; insanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesiyle beraber, ruhsal yetkinlik olarak da tarif edilir.

Dünyadan örnekleriyle birlikte Anadolu coğrafyasında  gerek şiir, gerekse müzik alanında dostluk temasını içeren eserler aklımıza geliverir. Hem dostluğu öven hem de dost edinmenin güçlüğünü ifade eden eserler arasında ilk akla gelen


Pir Sultan Abdal ` ın Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu,
gerçek dostluğu edinememenin serzenişi vardır. Aşık Veysel Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım  eserinde her ne kadar insanla kurulan dostluk ilişkisinden kaçmış gibi görünse de insanı önceleyen tutumdan vazgeçmiyor.  Dost dendiğinde kaç kişi olduğunun önemi yoktur, eğer kişi kendisinde öteki bir ben ` i bulabilmiş ise dostluğun kurulması için yeterince sebep oluşmuştur zaten.

Yaklaşık M.Ö. 106-43 yılları arasında Roma ` da yaşamış Marcus Tullius Cicero; hukuk eğitimi almasının dışında felsefe ve retorik alanında dönemin öne çıkan düşünürlerindendir. Latince ` nin felsefe dili olarak gelişimine katkı sunmanın yanında,  özellikle hatipliğiyle öne çıkıyor. Yüze yakın konuşmalarından ancak elli sekizinin bugüne ulaştığı biliniyor. Düşüncelerini anlattığı kitapları içerisinde Dostluk Üzerine* adlı eseri en çok okunanlar arasında yer alıyor.


Cicero Dostluk Üzerine `  yi diyaloglar şeklinde yazmıştır. Kitapta Cicero sohbeti yürüten kişi olarak yer alırken, devlet adamı Laelius ve iki damadı Scavaevola ve Fanniusismi geçmektedir. Çok sevdiği dostu Scipio ` yu kaybettikten sonra dostluk hakkındaki görüşlerini aktarıyor. Cicero ` nun  sıklıkla  yinelediği tanıma göre, insan ilişkisi açısından dostluğu oldukça yüksek bir seviyede tutuyor hatta üst tabakadan olmayanlara dostluk hakkı tanımayan, üstenci bir yaklaşım sergiliyor. Yine de kayda değer görüşlerin sıralandığı kitabında, dostluk ilişkisinin akrabalık ilişkisinden daha üstün olduğunu söylüyor. Cicero ` nun belirlemesiyle, sevecenlik bağıyla kurulan ilişkinin tesadüfen bir araya gelen akrabalıktan daha kuvvetli olduğuna kim itiraz edebilir ki! 

Dostluk birçok iyiliği bir arada tutabilmenin yanında ünlü deyişiyle su ve ateşten çok,  dostluğa ihtiyaç duyulduğundan söz ediyor. Gerçeklik ve içtenlik üzerine kurulan dostluk ilişkisinin yalan ve yapmacıklığı bertaraf ettiğini söylüyor. Üstelik dostluğun bir ödül almaktan öte bütün varlık kaynağının sevgide olduğunu, ister özel ister genel yaşamda olsun, utanç verici davranışların kişinin dostluk ilişkisini de sekteye uğratacağını deklere ediyor. Cicero onur ve dostluk kavramını yan yana getirdiği görüşünde; dost uğruna onurlu şeyler yapmayı dostluğun anayasası olarak görüyor. Çıkar düşüncesinin  ise dostluğu oluşturamayacağını ya da o ` nu doğuramayacağını söylüyor. Günü gelip nefret edeceğimiz biriyle dostluk ilişkisini zaten kurmamamız gerektiğini salık verirken, insan tanımanın hünerinden de bahsetmiş oluyor. Her türlü tutku ve yanılgıya izin verilmiş ilişkiye, dostluk denemeyeceğini oldukça berrak ifade ediyor.  

Hepimizin iyi bildiği ‘dost acı söyler‘ sözünü hatırlatan bir başka tespitinde şu açıklama yer alıyor: ‘‘Dostun açıkça ve sertliğe kaçmadan uyarılması, kendimize yapılan uyarıların sabırla ve karşı koymadan kabul edilmesi, gerçek dostluğun özelliklerinden biridir.‘‘

İmmanuel Kant dostluğun insanlar arasında bir ödev olduğundan bahsederken, insanın aslında en ‘olağan‘  ilişki biçimi ve aynı zamanda özen gerektiren yanına  işaret etmiş oluyor. Umut ve beklentileriyle beraber, yabancılaşma karşısında dalgakıranın elbette dostluk olacağını bir kez daha söylemekte fayda var. Üstelik herkesin tanık olduğu pandemi süreci de dahil insanın insanla kurduğu  ilişki, yani temas kurmanın ne denli elzem olduğunu da fazlasıyla sınamış olduk.


Son söz olarak; birlikte yenilen meyvelerin yanında, birkaç tutam tuzu da yiyebilmenin adıdır dostluk. Zamanı genişleten ve bilgi edinmenin coşkusunu kucaklayan  dostluklar bizimle olsun!..

*Dostluk Üzerine, Cicero, Çeviri: Cengiz Çevik, İş Bankası Kültür Yayınları, 2018

 

Özden Çiçek

04.09.2021 / Hannover