UFUK VE SINIRLARIYLA PAUL HİNDEMİTH

       ‘Müzik, tonların bir verimidir.’                                              

                           Konfüçyüs                                  

Hayatın her alanında önemli gelişmelerin yaşandığı 20. yüzyıl müzik sanatı açısından da; biçim, stil, anlatım, içerik ve teknik olarak geleneksel kuralların zorlandığı bir yüzyıldır. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru özellikle tonal armoni kurallarına karşılık besteciler farklı stil ve tazlarda müzik üretimine yönelmeleriyle birlikte, deneysel eserler yazılmaya başlanılmıştır. Çoğu zaman hoşluğu, iyiliği ve güzelliği ifade eden uyumlu seslere karşıt olarak,  gerçeğin çirkin taraflarını betimlemek açısından uyumsuz sesleri kullanmak 20. yüzyılın en ayırt edici özellikleri arasındadır. Genel anlamıyla bu dönemin eserleri için tonal gamlar yerine pentatonik diziler, kilise makamları, doğu ülkelerin makamları, antik modlarla birlikte kontrpuan tekniği yeni bir anlayışla ele alınmıştır. Ritim ise ezgi ve armoniye yardımcı bir unsur olmasından ziyade, farklı anlatımlar için daha olanaklı hale gelmiştir.

Müziği sadece bir formdan ibaret görmek yerine; kültürel, siyasal, toplumsal ve felsefi yaklaşımlarla birlikte,  tüm süreçlerin hem öznesi hem de nesnesi konumundadır. Yine müzik, insan sesiyle ifadesi ve enstrüman çalmanın ötesinde;  dil-ses, kalem-yazı ve dahası müzik yazısı nota ile ifade edilebilen bir sanattır. Bu nedenle müzikten söz etmek demek,  o ` nu kuramsal ve yöntemsel yaklaşımlarla ele almak anlamına gelir. Farsça ` dan Türkçe diline yerleşen beste kavramı müzik eserini oluşturan ezgilerin bütünü biçiminde tarif edilir ve besteyi yazan kişiye de besteci/bestekâr ya da kompozitör denir. Zaman içersinde nota yazım tekniğinin gelişmesiyle kuşaktan kuşağa aktarılan yazılı eser kayıtları, müzik eğitimcileri ve öğrencileri için önemli ders kaynakları halini almıştır. Paul Hindemith 20. yüzyılın en öne çıkan müzik insanlarının başında gelir. Keman virtüözlüğünün dışında iyi bir eğitimci, besteci ve müziğin sorunlarına dönük yazdığı yazı ve kitapları nedeniyle de müziğin önemli düşünürleri arasındadır.

16 Kasım 1895 yılında Almanya ` nın Hanau şehrinde dünyaya gelen Paul Hindemith, ilkin keman dersleri almaya başlar ve ardından Frankfurt Konservatuvarı ` nda müzik derslerine devam eder. Bestecilik eğitimi sırasında Frankfurt Operası ` nda başkemancı mertebesinde müziği icra etmesinin yanı sıra, oda müziği eserleri yazması nedeniyle dörtlü yaylı çalgı grubu


Amar Qartet
` i kurar. Müzik icrası ve yazdığı eserleriyle kısa sürede Almanya dışında diğer Avrupa ülkelerinde de ismi duyulmaya başlar. Aralarında Kurt Weill, Ernst Krenek, Paul Dessau ve Hanns Eisler gibi değerli müzik insanlarıyla birlikte yararlı/işlevsel müzik adını verdikleri Gebrauchsmusik(müziğin yalnızca kendi anlamı için var olmadığı, aynı zamanda özel bir amaca hizmet ettiğini ifade eder)  akımına denk düşen eserler yazarlar. Özellikle profesyonel ve amatörler arasında açılan makası kapamak ve müziği sadece entellektüelleri tatmin etme aracı olmaktan çıkarmak ve de işlevsel bir nitelik kazandırmak niyetiyle oluşmuş bir akımdır. Kısaca Gebrauchsmusik, sanatın ya da müziğin toplumsal sorumluluğuna işaret eden ve sanatı daha geniş çevrelere yaymak amacı taşıyan bir çabanın adıdır.

Bestecilik ve müzik eğitimine dair önemli çalışmalar yapan P. Hindemith, Berlin Müzik Yüksekokulu ` nda görevinin yanı sıra farklı tür ve biçimlerde eserler yazmaya da devam eder. Nazi Almanya ` sında hem yazdığı eserlerin sakıncalı görülmesi, hem de eşinin Yahudi olması nedeniyle değil müzik yapması,  yaşaması mümkün olamamıştır.

Bilindiği gibi Türkiye ` nin daveti üzerine Türkiye ` de müzik eğitimi ve kültürün gelişmesi, Ankara Devlet Konservatuvarı ` nın kurulması için 1935-36 yılları arasında görev almıştır. Sırasıyla Türkiye `  de orkestra sorunu, müzik okullarının eğitim programları, halka dönük müzik yaşamı, bilimsel ve teknik anlamda müziğin oluşturulması yönünde çalışmalar yürütmüş ve görevi süresince kaleme aldığı detaylı raporlar nedeniyle titiz bir çalışma yürüttüğü anlaşılmaktadır. Yazdığı raporlar içinde, Türkiye ` de güçlü bir ses sistemine sahip halk müziğinin varlığından bahseder ve biçimsel anlamıyla da halk müziğinin çokseslendirmeye elverişliliğinden söz eder. Türkiye ` deki çalışmalarından sonra Amerika ` ya yerleşir ve Yale Üniversitesi ` nde profesör olarak çalışmaya devam eder.  P. Hindemith; opera, bale, senfoni, oda müziği, konçerto, orkestra, koro gibi farklı türlerde müzik eserleri yazan çok yönlü müzik insanıdır. Bir başka tarifle; eski ve yeniyi harmanlayan ya da yeni-klasik üslubun temsilcisidir, hatta kimi müzik tarihçilerine göre 20. yüzyılın  J. S. Bach ` ıdır. Fakat kontrpun tekniğinin eserlerinde yoğun görülmesi nedeniyle kimileri açısından da monoton, geleneklere bağlı ve tutucu olarak  değerlendirilmiştir. 28 Aralık 1963 yılında Frankfurt ` ta yaşama veda eden P. Hindemith geride bıraktığı eserleri ve görüşleri nedeniyle adından söz ettirecek müzik insanlarındandır. Ölümünden sonra Frankfurt ` ta tüm belge ve notlarının muhafaza edildiği ve adına kurulmuş bir enstitü (Hindemith Institut Frankfurt) bulunmaktadır.

Müzik eserlerinin dışında müziğin sorunları  ve felsefesine ait düşüncelerini ele aldığı kitapları oldukça kıymetlidir. Geleneksel Armoni Dersleri kitabının dışında;  öğretmen, öğrenci ve dahası sesle ilgilenen herkese hitap eden Ses İşçiliği adlı eserinin dışında yazıya konu olan Ufuklar ve Sınırlar alt başlığı ile görüşlerinin yer aldığı  Bestecinin Dünyası* adlı kitabı müzisyen ve de sanat ilgilileri için önemli bir kaynaktır.

P. Hindemith,  on bir bölümden oluşturduğu kitabında sırasıyla; Tarihi ve Felsefi Yaklaşım,  Müziğin Entellektüel Algılanışı, Müziğin Duygusal Algılanışı, Müziksel Esin, Üretim Araçları, Teknik ve Üslup, İcracılar, Çalgılar Üzerine Bazı Düşünceler, Eğitim, Mesleki Sorunlar ve Ortam başlıklarıyla oldukça detaylı açıklamalarda bulunuyor. Her bir bölümde yer alan görüşler tek başına inceleme ve değerlendirme konusu olması ve yazının sınırlarını da fazlasıyla aşacağından, öne çıkan bazı görüşlerini kısaca sıralamak mümkün.

P. Hindemith müziğin bilim ve felsefeyle olan sıkı ilişkisinden her fırsatta söz eder. Bu nedenle müziğin bilindik tarifi olan duyguların dışavurmuna ilişkin yaklaşıma: Kimin duygusu? Bestecinin mi, icracının mı ya da dinleyicinin mi, şeklinde sorar. Eğitimbilim yaklaşımı içersinde müzik eğitimcisi öğretmenleri ikiye ayırır. İlki öğretmen besteci, ikincisi ise sadece müzik kuramı öğretmenidir. Üstün yetenekli bir bestecinin her zaman iyi bir öğretmen olamayacağı gibi dersini sadece ders kitaplarındaki kurallara dayandırmak yerine, sürekli kendisini yenilemesi gerektiği düşüncesi sanırız eğitimbilim açısından halen geçerli bir görüştür.

Müziğin duygusal ve entellektüel bakış açısı, müzik eğitimi, enstrümanların gelişimi konusunda görüşlerini sıraladığı Bestecinin Dünyası aynı zamanda düşünmenin sınırlarını olabildiğince zorlamaya dönük bir çabanın izdüşümüdür.  Sanatta yer alan ilham fikrini; kara parçasını aydınlatan şimşeğe benzetir. ‘Birlikte müzik yapan insanlar en azından müzik bitene kadar düşman olmazlar’ fikriyle müzik sanatının insanlar arasında oluşturduğu kuvvetli bağa dikkatleri çekerken, başta ırkçılık olmak üzere tanık olduğu tüm insanlık dışı düşünce ve uygulamalara karşı tepki gösterir. 

Sadece nota üretmekle sınırlı bir müzisyen değil aynı zamanda sözcük üreten bestecilere ihtiyacın varlığından söz eder. Bu nedenle müzik bizim zihinsel yaşamımızın, hem entellektüel hem de duygusal taraflarına dokunduğuna sık sık vurgu yapar. Kültür/müzik endüstrisi bağlamında yeteneklerini endüstriyel bir amaç için harcayan besteciler için sanatsal düzeysizlik benzetmesinde bulunur. ‘Diğer bütün insani uğraşların hepsinde olduğu gibi müzikte de, rasyonel bilgi bir yük değil, gerekliliktir ve bu herkes tarafından böyle bilinmelidir. Belki bir gün gelecek kadim zamanlarda olduğu gibi, müzik kuralları fiziki bilimlerin yasalarının asli bir parçası olacaktır. Bilimsel kavramların müziksel bir zeminde yeniden örgütleneceğini düşünmek ne kadar da hoş, akıl çelen bir fikir. Süper bombalarla bütün dünyayı yıkıp yok etmek amacını güden bir plan yerine, evreni baştan sona devasa bir reform sürecinden geçirmeye yarayacak müzik kuramını model alan bir proje tasarlanabilir.’ Uzak görüşlülüğüyle birlikte insana yaraşır bir dünyanın nasıl kurulacağına ilişkin düşünceler üreten P. Hindemtih, müzisyenliği de aşan kültür ve eylem insanıdır.

Özgürlük ve demokrasinin olmadığı toplumlarda büyük şeflerin çıkmadığına işaret eden P. Hindemith, nihayetinde sanat üretimini özgürlük  fikriyle açıklar. Ayrıca besteciyi sadece yazdığı eserlerle değil, düşünce ve davranışları nedeniyle kendisini topluma karşı sorumlu görmesine ilişkin, kitabın son bölümünde şöyle yer alır: ‘Yalnız kendini düşünme, daima sor kendine, ne verebilirsin ötekine?’ Toplumsal sorumluluğu bilmek /taşıyabilmek sanırız sadece sanat insanlarının değil, pek tabii herkesin omuzlarında duruyor!..

Özden Çiçek

04.01.2021/Hannover

 

 

KAYNAKÇA

*Bestecinin Dünyası, Ufuklar ve Sınırlar, Paul Hindemith, Çeviri: Yavuz Oymak, Mehmet Nemutlu, Norgunk Yayıncılık, 2014

-Ses İşçiliği, Paul Hindemith, Çeviri: Yavuz Oymak, Norgunk Yayıncılık, 2007

-Büyük Bilgi, Müzik Hakkında Notlar, Konfüçyüs Felsefesine Ait Metinler, Milli    Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1998

-Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır, Ahmet Say, Evrensel Basım Yayın, 2010

-Partisyon, Müzik ve Düşünce Dergisi, Sayı 1, 2014

- Paul Hindemith`in Didaktik  Yönü Müzik Dili ve Armoni Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi, İlke Karcılıoğlu, 2007

-Toplumbilim Müzik Özel Sayısı, Bağlam Yayınları, Sayı 9, 1999

-Zaman İçinde Müzik, Evin İlyasoğlu, Yapı Kredi Yayınları, 1994